Masalsı Şehirler
Merkezi Paris’te bulunan (BİE) Uluslararası Sergiler Bürosu (Bureau International des Expositions – Bureau of International Expositions ) hükümetler arası bir kuruluş kimliğine sahiptir.
BİE’nin kuruluşu 1928’li yıllara dayanır. Türkiye’de bu organizasyonun ilk üyelerindendir. Her yıl düzenli olarak üyelik aidatını öderiz. Ancak Paris Konvansiyonunda Ortadoğu/İslam ülkelerinin dışlandığını İzmir’in EXPO 2020 adaylığı sürecinde anlamıştık.
Bu adaylık başvurusu sonrası bende İzmir Valiliğinde EXPO 2020 basın danışmanı olarak, kamu adına sorumluluk üstlenmiştim. BİE üyesi ülkelerin delegasyonlarına İzmir’i anlatmaya çalışan elçilerimizin /grup temsilcilerimizin saha diplomasi raporlarını okurken bu dışlanmanın temelinde güvenlik sorunu, demokrasi, hukuk, kültürel değerler, organizasyon kabiliyeti gibi kaygıların (önyargıların) öncelikli olarak yer aldığını belirtmeliyim.
Nitekim İzmir EXPO 2020 adaylığını yarıştığı Milano’ya karşı kayıp etti.
Turizm pastasından daha çok pay, daha çok ziyaretçi almak için ülkelerin değil, şehirlerin yarıştığı farklı bir dönemdeyiz. Global rekabetin etkisiyle, Çoğu kentlerin bilinirliği, marka değeri ülkelerin önüne geçmiş durumda.
Küresel ölçekte; Paris’in bilinirliği Fransa’nın, İstanbul’un bilinirliği Türkiye’den daha fazladır.
Artık her şehir kendi değerleri üzerinden tanıtımı enstrümanları geliştiriyor. Tıpkı bir şirketin farkındalığını artırmak için gösterdiği çaba gibi. Bilinçli şehir yöneticileri Valiler, belediye başkanları, meslek odaları bütün paydaşlar şehirleri için topyekûn tanıtım çalışması yapıyor. Bölgesel/yöresel marka ürün patent tescillerindeki artış, coğrafi işaretler, Türk Patent Marka Kurumundaki olağanüstü hareketlilik bu anlamda sevindirici.
Kentlerin yönetiminde sorumluluk üstlenenler; yeni ziyaretçiler kazanmak, yeni seyahat lokasyonlarını oluşturmak için, insanların zihninde olumlu bir izlenim bırakması, kendilerini farklı, özel his etmeleri adına sosyal medya platformlarına tanıtıma milyonlar harcıyorlar.
Bir ilçenin yağı, peyniri, zeytini kalitesiyle ünlü olduğunda bunun finansal hareketliliği, ekonomik yansıması sadece üreticisini, satıcını değil, toplumun bütün kesimlerini kapsar.
Türk ve Amerikan bilim adamlarının 1963 yılında Şanlıurfa’da tespit ettikleri Neolitik Dönem yerleşim yeri Göbeklitepe ile Şanlıurfa artık turizm odaklı bir kent kimliğine kavuştu. Yatırımların rotası da bu yöne kaydı. Otellerde artık yer bulunamıyor.
Tarihi dokusunu, sosyal kültürel değerlerini, folklorunu, yansıtan Mardin, Diyarbakır gibi kentlerin yansıra, zengin mutfağıyla Gaziantep gastronomide öne çıkan şehirler arasında yer almayı başarmıştır.
Ülkemizde keşfedilmeyi bekleyen büyüleyici doğa harikalarıyla dolu mükemmel kentler var. Anadolu’nun çoğu şehirleri birer canlı müze gibi bizleri bekliyor. Lakin haklarında bilgimiz yok. Turizm rehberleri/şirketleri bize yeni destinasyonlar, farklı rotalar oluşturmada yetersiz kalıyorlar.
Maalesef çoğu yerel yöneticilerimiz , yeterli donanıma, vizyona kent kimliğini, hedeflerini oluşturma becerisine sahip değiller. Atamayla gelen valiler ise kısa süreli görevleri nedeniyle kalıcı algı oluşturacak, planlı, programlı çalışmalar yapamıyor.
Küresel turizm endüstrisinin Antalya, İstanbul dururken Sivas’ı, Kars’ı tanıtmasını beklersek yanılırız. Bunu biz çabalamak zorundayız. Yerel yöneticilerin, iş adamlarının, sivil toplum kuruluşlarının bunun için seferber olması gerekiyor. Çünkü Sivas özellikle, tarih, inanç, doğa ve dağcılık turizmi bakımından potansiyeli en yüksek kentlerden biridir.
Turizm motivasyonu yüksek şehirlerimizdeki yerel yönetimler çok profesyonel olmasa da, değerlerini öne çıkarma anlamında çalışmalar yapıyorlar. Ulusal /uluslarası Festivaller, organizasyonlar, reklamlar, fuarlar vs. düzenliyorlar. Bazı şehirlerimiz ise bu anlamda sönük kalıyor.
Turizm motivasyonu yüksek şehirlerimizdeki yerel yönetimler çok profesyonel olmasa da, değerlerini öne çıkarma anlamında çalışmalar yapıyorlar. Ulusal /uluslarası Festivaller, organizasyonlar, reklamlar, fuarlar vs. düzenliyorlar. Bazı şehirlerimiz ise bu anlamda sönük kalıyor.
Aşık Veysel’in memleketi Sivas masalsı güzelliğiyle ülke turizmine değer katacak mükemmel bir potansiyele sahip.
Havayolu, karayolu, hızlı treniyle Sivas artık daha ulaşılabilir bir şehir.
Sivas; İstiklal savaşımızın temellerinin atıldığı, cumhuriyetimizin koruyucudur.
Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin izlerini değil, eserlerini aynı alanda görmenin mümkün olduğu nadir bölgelerdendir.
Doğasının güzelliği, sofrasının cömertliği ile bu çok özel kentte bir sabahta Aşık Veysel’in
Uzun ince bir yoldayım,
Gidiyorum gündüz gece
Türküsüyle güne başlayalım bence…